4 Ocak 2011 Salı

TAARRÜF





6 KELİME BİR ÖYKÜ

"virüs, zevzek, taarüf, bilet, keşkek, susak"

Otobüs sarsılarak ilerlemeye, yanındaki susak suratlı zevzek konuşmaya devam ediyordu. Armudi kemikli yüzü, burma bıyıkları, bir susak kabağının üstüne çizilmiş köy damadı hediyeliklerini andırıyordu. İçinden gülmek geçmişti ilk gördüğünde ama artık sinirlenmiş ve sıkılmış terlemeye başlamıştı. Gözlerini kapadı. Hatta hafiften başını cama çevirdi. Süzülen yağmur damlaları rüzgarın da hızıyla aşağıya incekken sağ köşeye seyredip yok oluyordu. İstiyordu ki "Aaa... sen yorgunsun kafanı şişirdim" desin o da ona "estağfurullah" deyip konuşmasını kessin. Ama ne mümkün... Biletini ayarlarken nasıl da diretmişti oysa ki, en ön olmasın, tekerlek üstü de... Arkalar beni tutar, mutlaka cam kenarı olsun diye.

Daha oturduğu ilk dakikadan itibaren sinyalleri almış ama tehlikeyi tam olarak sezememişti. İyi yolculuklar, nerelisine, nerelisin içinden miye, içinden mi öğrenci misine, öğrenci misin, baban kim, kimlerdensine dönmüş, ardı arkası kesilmemişti. Yaklaşık 3 saattir anlatıyordu adam. Şimdi ayağının altındaki çantasından keşkek çıkarmış, zorla yedirmek istiyor, bir yandan da anlatmaya devam ediyordu. Edindiği aile terbiyesi ve yaşı, adamı terslemeye elvermiyordu. Keşkek zaten sevdiği bir şey değildi küçükken gittiği köy düğününden sonra istifra edip yataklara düştüğü günü çağrıştırıyordu. Sabrın sınandığı anlarda otobüsün dikiz aynasının üzerindeki saatin saniyeleri bile helmelenmiş ilerlemekte inat ediyordu. Gözünü açtı. Öksürdü. Hapşırma ile öksürme arası bir tonda. "Çok yaşa!" deyip konuşmasını sürdürüyor, arada ilgisini çekmek için dirseğiyle dürtüp "dinliyorsun" değil mi diyordu yandaki. Ama o an adamın eliyle ağzını kapatıp hafifçe uzaklaştığını gördü.


Birden bir ışık çaktı. Yumuşak karnını bulmuştu işte. Denemek için zorlayarak öksürdü ondan yana. Beklediği tepkiyi almıştı. "Üşütmüş müsün ciğerim, kendine iyi bakasan aman!" demişti. "Üşütsem iyi taarrüf başlangıcı dedi doktor." dedi ciddiyetle. "Taarrüf mü o ne ki? Bulaşıcı mı?" Altın vuruşu yapmanın tam zamanıydı. "Evet, virüs salgını varmış bu aralar. Ben de istirahat etmeliymişim, memlekete gidiyorum, istirahat etmezsem ölüme bile gidebilirmiş sonu." dedi keyiflenerek için için. Gözbebeklerinde beklediği korkuyu gördüğünde yüksek zafer nidasını patlattı içinden.


Oysa taarrüf, ev arkadaşının bir kere laf arasında ağzından kaçırdığı, uzun süre dalga geçtiği komik bir kelimeydi ve bir gün hayatını kurtaracağını hiç bilmiyordu. Arife tarif gerekmiyordu ama hakedene taarrüf şarttı. Artık adamı dinlemiyor taarrüfün közde pişmiş orta kahvesini içiyor gibiydi keyifle. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana taarrüf az deyip, adama karşı son kez öksürdüğünde adamın ben şu arkadaki koltuğa geçeyim diye ayaklandığını gördü.


Ev arkadaşına dönerken kocaman bir tepsi baklava getirdi ve boynuna sarıldı. Ne oldu sakın sorma ama senin şu taarrüf var ya hayatımı kurtardı oğlum, hayatımı!

0 yorum:

 
Copyright 2009 2kalemsorler