tozlu rafların arasında ilerleyerek aradığını buldu sonunda.
Uzun bir süre geçmişti. Savaşın yavaş yavaş izleri silindiği gibi gelenekleri
de götürmüştü ardında. Eskisi gibi güzel miydi? Sokağa çıktığında kaç erkeğin
kalbini anında etkileye bilirdi?
Çok değil bundan tam 10 yıl öncesini asla unutamıyordu.
Chun-ly ismini kullandığı yıllar geldi gözüne. O yıllarda mekanlara o gitmeden
önce ismi gider herkesi büyük bir panik sarardı. Büyük sanatçı Chun-Iy. Ülkenin
en büyük, en görkemli, en güzel geyşası. Herkes onunla yemek yemek için sıraya
girerdi. Onun bir bakışıyla erkeklerin kalbini delip geçtiği söylenirdi. Diğer
geyşalar ona imrenerek bakardı. Teninin pürüzsüzlüğü beyazlığı o kadar güzeldi
ki bir biblo gibi narin, ateş gibi etkileyiciydi.
O yıllarda asla yeni bir kimono almaya gerek duymazdı. Ülkenin en zengin erkekleri ona
ipekten kimonolar, altın takılar, zümrütten kolyeler alır sadece küçük bir
akşam yemeği için randevu koparmaya çalışırlardı. Ayrıca sesi şimdiki gibi
çatlak değildi. Bir meleğin sesi gibi rahatlatan dinledikçe uyuşturan bir sese
sahipti. O şarkı söylemeye başladığında herkesin nefesi kesilirdi. İşte Chun-Iy
böyle bir kadındı.
Eline aldığı altın kaplama aynasında yer yer yanmış yüzüne
baktı. Kendisini seviyordu hala ama eski güzelliğini de arıyordu. O kötü gecede
yüzüne kezzap atıldığı anda bütün
ünü, sesi şöhreti yıkılmıştı. İguana
çetesi ondan her şeyini almıştı artık.
Savaşın başlamasına yakın yoğun bi hazırlık vardı ülkede.
Eli silah tutan her erkek göreve çağrılıyordu. Ülkede kaos hakimdi. Asker
kaçaklarını engellemek ve halkı örgütlemekte zorlanan başkana bile yardım
etmişti Chun-Iy. Grup toplantılarına katılmış her komutanla tek tek konuşarak
ikna etmeyi başarmıştı. Savaşı gizliden gizliye örgütlemişti aslında.
Ancak her ülkede olduğu gibi bu ülkede de riyakarlar vardı. Chun-Iy Amerikalı bir
grup tarafından linç edilmek istenmişti. Ve İguana çetesi tarafından işte bu
lanetli suyla lanetlenmişti. Kimse tepki göstermemiş onu sanki bir hiçmiş gibi
cezalandırmışlardı.
Geyşanın asla bir sevgilisi olamazdı. Geyşa bir modeldi.
Eğlencenin zevkin sanatın modeli. Ve Chun-Iy artık geyşa değildi. Çünkü ne
kimse onunla yemek yemek ister nede şarkılarını dinlemek isterdi. Artık istese
bile sevgili bulamazdı.
Eskileri hatırladıkça hüzünlendi. O günlerdeki gibi
olmuyordu her şey. Chun-Iy şimdi zengin bir ailenin yanında hizmetçilik
yapıyordu. Hanımı kötü bir insan değildi ama hak ettiği değeri yine
göremiyordu. yosun tutmuştu artık
yetenekleri. Eskisi gibi değildi…..
“canım saat kaç oldu hala yatmadın mı?”
ışık açıldığında korkmuştu. Laptopu nasıl kapattığını
bilemedi. “tatlım neden ses vermedin?” diye sordu endişeli endişeli.
“canım önce seslendim ama duymadın hadi yat artık” dedi suyu
içen sevgilisi.
“hikayemin bitmesine az kaldı Biriciğim. Uzun zamandır
yazmıyordum zaten.” Diye endişeli bir bakış atmıştı.
Alnına küçük bir öpücük kondurdu sevgilisi ve “yorma kendini
yarın işe gidiceksin hadi.” Dedi davetkar bir şekilde…
_Serhat_
_Serhat_
3 yorum:
Öncelikle, trafik ışığı yok hikayede:)
aslına hikayen güzel ama dediğin gibi çok aceleye gelmiş sanırım, bazı zorunlu kelimeler olduğu yerde sırıtmış, ama bence vaktin bu kadar dar olmasaydı o kelimelerin yerlerine tam oturacaklarına eminim.
yaa haklısın. çok aceleye geldiği için böyle oldu :( bir dahakine düzelticem inş. yeni kelimelerini bekliyorum
>Eee diğer öykü nerde? Hani akşama yüklüyordun?
Yorum Gönder