29 Ocak 2012 Pazar

6 kelime bir öykü (guns guns guns)




uzun süre oldu biliyorum ama pcm çöktü :(


İstanbul; hayatın hızlıca akıp gittiği her gün başka olayların olduğu şehir. Buraya bu şekilde gelmemeliydi. Planları vardı. Hayali istanbulda yaşayacakları balayıydı. Ama daha evlenme teklifi esnasında yaşanmıştı bu berbat olay.

İki özel yetenekli ajanın evlenmesine asla izin verilmezdi. O çok uğraşmıştı. Üst yetkili kişileri ikna etmek hiçte kolay olmamıştı. Gerekli izinleri ve “evlenmelerinde mahsur yoktur” yazısını alması tam tamına 1 yılını almıştı. Bir yıldır aynı görev üzerine çalışmışlar sonunda kötü çeteyi çökertmeyi başarmışlardı. Biri hariç hepsi yakalanmıştı. Korkunç cinayetler işleyen çetenin kilit adamı çılgın ali lakaplı kişi.

Bütün işleri bittiğinde sevgilisi onu yemeğe çıkartmıştı. Söz vermişlerdi. Bu yemekte bu sefer işle ilgili hiçbir şey getirilmeyecekti. Yemek oldukça güzel geçiyordu. Ömründe yediği en güzel karides karşısında sevdiği erkek ve her zaman ki gibi bir bardak kırmızı şarap. Yemek esnasında çalan o hafif müzik onu dinlendiriyordu. Gözlerini alamıyordu o mum ışığında oturan buğday tenli mavi gözlü erkekten.  “tatlım artık…” buğday tenli erkek parmağını dudağına götürmüş susmasını istemişti. “bu an bozulmamalı” küçük bir çıt sesi duyuldu masanın altından. Hafifçe kalkan kolu izledi şaşkınlıktan gözleri yuvalarından çıkıcaktı az daha. Yüzüktü bu. Kocaman birde taşı vardı üstünde. Buğday tenli erkek ayağa kalktı. İşte teklif geliyor dedi içinden. Sonunda evlenicek bu hayattan uzakta mutlu olucaktı. Orkestraya küçük bir işaret verdi çalan şarkı anında duygusal bir parçaya dönmüştü. Adam eğildi ve “nedra sert. Benim biricik aşkım Benimle ….” O an patlayan silahla her şey değişmişti. Restoran da bulunan herkes çığlık atıyor masaların altlarına girmeye çalışıyordu. Koşuşturan garsonlar bir birini ezerek kapıdan çıkan diğer insanlar sanki her şey anında ağır çekime bürünmüştü.

Beyaz elbisesine bulaşan kan umrunda değildi. Buğday tenli sevgilisinin yanında diz çökmüştü. Ağlayamıyordu. Sadece boynunda oluşan delikten akan kana aldırış etmeden onu sarmalıyordu. Öpüyordu. Gözlerindeki ışık gidene kadar o şekilde beklemişti. Ambulans ve polis ekipleri gelene kadar o şekilde kalmıştı. Cesedi elinden aldıklarında tamamen ruhsuzdu. Hiçbir tepkisi hiçbir ağlama belirtisi olmamıştı. Ambulanstakilerin sadece muayene etmesini izlemişti. Daha sonra diğer ekip gelmişti. Kendi ekibi. Polislerle görüşme yapan arkadaşı steve elde ettiği bilgileri not alarak Nedrayı arabaya bindirmiş ekip ana binasına götürmüştü.

“Seninde peşindeler nedra kimliğini değiştirip seni buradan göndermemiz gerek. Bu göreve başkasını atamalıyız.” Nedra sadece başıyla onayladı. “eve gitmek istiyorum” dedi. Steve peki diyerek onu evine götürdü.

Nedra kapıdan içeri girdiğinde aklında tek bir şey vardı. Çılgın aliyi nasıl yok edebilirdi. Yok etmek değildi amacı. Ona işkence etmekti. Şuan hissettiği tek şey buydu çünkü. Üstündeki kanlı elbiseyi değiştirip duş aldı. Hızlıca alt kata bodruma iniş yaptı. Rafların arasında eski bir konserve kutusunu kaldırıp altındaki düğmeye bastı.  Konserve kutusunu tekrar aynı yere koydu. Duvara yaklaştı ve küçük bir deliğe parmağını sokup kapağı açtı. Çam yüzeye elini koydu. Işıklı tarama yapıldıktan sonra “nedra sert giriş onaylandı” sesini duydu. Yandaki açılan kapıdan girdi. Daha önceki çalışmalarına devam etmesi gerekiyordu. İntikamını alıcaktı.  Bilgisayara birkaç tarama ve birkaç dna örneği girmişti. Ama hiç bu şekilde arama yapmamıştı. Taramayı başlattı. Adres çıkmıştı işte şimdi intikam zamanıydı.

Silah dolabının şifresini yazdı. Gerekli donanımı vardı. Tek eksik olan sahte kimliklerdi.

Savunma şirketinin yeni programladığı bilgisayara oturdu. Küçük bir flash patladı. Fotoğraf hazırdı. Kimlik bilgilerini girdikten sonra orijinal kayıt edilebilirliği onaylayarak baskıyı aldı. Artık kimliği de hazırdı.

“nedra nerdesin?” telefondaki eski ortağı telaştan deliye dönmüştü. Saatlerce cevaplanmayan ve kapalı olan telefonuna ardı ardına mesajlar geliyordu. “ajan nedra lütfen konumunuzu en kısa sürede bildiriniz” mesajlarını saymadan silmişti. Eski ortağını arayarak “şuan türkiyeye giriş yaptım çetenin son üyesinin saklandığı yeri buldum. Cevap yıllardır gözümüzün önündeydi tanrım nasıl bu kadar kör olabilirim?”

“nedra ne saçmalıyorsun? Çabuk buraya geri dönmelisin bir gelişme oldu.” ses aceleciydi. Bilgisayara bir şeyler giriyordu. “yerimi mi bulmaya çalışıyorsun? İstanbuldayım. Ayrıca kapatmam gerek ben sana ulaşırım en kısa sürede.” Telefonu kapatıp çantasına koydu. Görevliye giriş pasaportunu gösterdikten sonra onay aldı ve  dışarı çıkıp “taksi” diye seslendi.
*******
Nedranın telefonu kapalıydı. Eski ortağını çok iyi tanırdı biri canını yatkımı pantere dönerdi. Kocasının öldürülmesi bu olayla bağlantılı olması da onun hedefe çok çabuk gitmesini sağladı. Oysa gerçekleri bilmiyordu. Arkasından bir oyun çevriliyordu farkında değildi.

Nedra kriz kadınıydı. Şirket onu hep kötü görevlere göndermişti. Bunun altından da iyi bir şekilde kalkmıştı. Çözülemeyen cinayetler olayına ilk atandığında çetenin içine girmiş çifte ajanlık yapmıştı. Elde edilenden kat ve kat fazla bilgi edinerek çok yararlı eleman haline gelmişti ve her zamanki gibi olayı kaynağından çözmüştü. Elinden sadece bir kişi kurtulmuştu. Şimdi oda eceline susamıştı. Nedranın bir kez canı yandı mı kimse elinden kurtulamazdı.


Nedra oteline yerleştiği gibi yatağın üstüne valizini boşalttı. Laptopundan otelin wiriless hattına bağlandı. Ayağa kalkarak camdan dışarı baktı. Kalabalık bir akşamdı. İstanbulu seviyordu. Her saat her daim etrafta bir kalabalık vardı. Kalabalık en iyi saklanma yoluydu. Bir ajan avlanmaya gelmişti. Saat hızla hedefe ulaşması için ilerliyordu.

Sabah erken kalkıp otel lobisine indi nedra. Anahtarını bıraktı ve “temizlik yapılmasını istiyorum ve birde yemek salonunda cam kenarı manzaralı bir masada rezervasyon istiyorum”
“eşinizlemi?” dedi genç çocuk. “hayır tek başıma olucam” dedi nedra. Çoz az kalmıştı her şeye.

“alo nedra nerdesin?” nedra eski ortağının telaşlanmasını anlıyordu. “uydu bağlantını aç buraya bir verici koyuyorum. Eğer bana bişey olursa…” dedi yutkundu nedra “kocamın yanına gömülmeyi istiyorum” dedi karşıda bir sessizlik oldu. “kayıt altına aldım nedra. Tek başınasın biliyorsun. Yer sinyalini aldım. 2 saat içinde bana geri dönmezsen şirkete haber vericem. Bol şans nedra”

Telefonu kapattıktan sonra terk edilmiş limana girdi. sağda ve solda dolaşan 4 kişi saymıştı. Karanlık ortamda sessizce hareket etmek kadar zor olanı yoktu. Ya gürültülü patırtılı gelicekti yada yavaş yavaş. Sağa doğru sessizce yol aldı nedra. Kalp atışları hızlanmıştı. İlk adamın arkasından yaklaşarak eliyle kafasını tuttu. Ve ters çevirdi. Çıt sesi gelince yavaşça yere bıraktı cesedi. Üstündeki telsizi aldı. Kendine bağladı ve ilerlemeye devam etti.

Telsizdeki konuşmalar arka kapıya doğru diğer adamların ilerlediklerini bildiriyordu. Oda ön kapıdan girecekti demek ki. Küçük susturuculu silahını çıkardı küçük sırt çantasından. Kapıyı açtığı gibi 3 adamla karşılaştı. 3ününde kafasından vurdu. Üst kata çıkarak ana holden sessizce geçti. İçeride inlemeler vardı. 4 adet doktor ellerinde kırmızı kan torbalarıyla bir odadan diğer odaya giriyorlardı. Anlaşılan çılgın ali işlerine devam ediyordu. Sessizce odanın birine girdi. Gördüğü manzarayla dondu kaldı. 4 kişi elleri kolları sedyeye bağlanmış bir şekilde bekliyordu. Onları şimdi kurtaramazdı bu çok dikkat çekerdi. Diğer odaya girdi. sesler yan odada artmıştı. Nedranın kalbi daha hızlı çarpmaya başlamıştı.

“efendim organlar nakil için hazır hale geldi. Geminize yükledik.” Dedi doktor. Ses tok ve sertçe “çok güzel” dedi. Nedranın öfkesi kabarmıştı. Hızlıca odaya girdi 2 doktor ve çılgın ali onu görmüştü. Elinde silahla doktorları etkisiz hale getirdikten sonra çılgın alinin eline ateş ederek silahın düşmesini sağladı. Nedra hedefe ulaşmıştı. “kocamı öldürdün şimdide ben seni öldürücem” arkasındaki adamı fark edememişti nedra. Başındaki acıyı ve yerin soğukluğunu hatırlıyordu şimdi.

Soğuk bir yerde aniden uyanmıştı. Küçük bir acı hissediyordu kafasında. Elleri kolları ve ağzı bağlıydı. Nerde olduğunu bilmiyordu. Depo gibi bir yerdeydi. Işıklar açıldı aniden. 3 adam ve çılgın ali ellerinde küçük kutularla aşağı doğru iniyorlardı. “seni yanımıza alamayacağımız için özür dileriz tatlım. Gemimde ajanlara yer yok ama sandalyen ile deniz yolculuğuna bayılacağına eminim” dedi gülerek. Sandalyenin iki ayağına baktı o an nedra. İple bağlanmış ve ipte denize doğru gidiyordu. Motor çalıştı o an. Yavaş yavaş ses yükseliyordu. Nedra çözüm yolu arıyordu ama bağlı kaldığı yerden nasıl çıkabilirdi ki? Jet yavaş yavaş ilerliyordu. İpte ona orantılı olarak kısalmaya başlamıştı. Nedranın zamanı yoktu. Sandalye devrildi. İşte nedra denize doğru gitmeye başlamıştı. Güvertedeki adam gülmeye başlamıştı. Sandalyeyle hızla denize doğru giderken önce ip koptu. Sonrada büyük bir gürültüyle jet havaya uçmuştu. Ömründe böyle patlama görmemişti nedra. Arkadan koşan adam onu sarmalamış ellerindeki bantları çözmeye başlamıştı. Ona bakınca o buğday tenli mavi gözlü adamı görmüştü. “sen sen sen?” diye tutulmuştu nedra. Sevdiği adam hayatının aşkı sapa sağlam yaşıyordu. Şok geçirmişti. O an baygın düşmüştü.

Gözünü açtığında eski ortağı ve sevgilisi onun başındaydı. “ben… sen..?” diye yarım yamalak konuşuyordu nedra. Sevgilisi araya girdi hemen “şirket bizim tehlikede olduğumuzu gördü ve düzmece bir ölüm programlamamızı istedi. Çılgın ali buna tesadüfen uydu. Ama tatlım sen sen bunu başardın. Artık önümüzde engel kalmadı”  gülse miydi ağlasa mıydı bilmiyordu. Tek bildiği şuan huzurlu olduğu.

Hava hafif güneşliydi. Bütün davetliler hazırdı. Hayatının en mutlu günü işte şimdi başlıycaktı. Müzik başladı ve damatla beraber yürümeye hazırlandılar. Her şey çok güzeldi. Nikah merasiminin son noktası geliyordu işte. İkiside evet dediler ve “bende sizi karı koca ilan ediyor ve onur duyuyorum” diyerek noktayı koymuştu. 

0 yorum:

 
Copyright 2009 2kalemsorler