ECELİ GELEN KÖPEK...
“kezzap, kimono, iguana, yosun, trafik ışığı, riyakarlık” herbirenk
Kezzap attım suratına. Oooh, iyi ettim vallahi. Siz olsanız benim yerimde, siz de atardınız, ne var ki bunda? Hepsine söyledim. Bütün uluslararası istihbarat örgütlerine... Hem de 100 kere. Belki de 1000... İlk günler saatlerce sorguladılar. İşkence ettiler. Dünyanın en azılı suçlusu olarak tutuklu olarak bekletiliyorum bu daracık hücrede. Ama neyse ki hücremde bir televizyon, sade bir yatak, tuvalet ve kitap var. Neymiş efendim iguana suratlı bir uzaylıya kezzap atamazmışım. Atarım ben. O da korkutmasaydı beni. Allah Allah!
Hem... hem, ben onu kimono giymiş, başına yosun koymuş bir çocuk sandım. E cadılar bayramında herkes öyle giyinir. Öyle değil mi? Mike mesela... Mini etekli ve elinde penis şeklinde bir enjektör olan hemşire olmuş ve maske takmıştı geçen seneki bayramda. Tamam tamam bunu duymak istemiyorsunuz. Ama bu absürd kıyafetleri anlatmazsam anlayamazsınız ki... Neden anlamak istemiyorsunuz beni? Daha Sherlyn’den bahsetmedim bile hiç. Hep hikayemin bu kısmına gelince susturuluyorum. Lanet uzaylı! Beter olsun! Erimişmiş... Yok DNA’sına, bokuna püsürüne bakacaklarmış da, bilim adına yazık etmişim de... Bana ne? Korktum attım can havliyle.
Bütün televizyonlar benim peşimde. CNN, tutup en çirkin resmimi kullanıyor haberlerde. Bir kere ben o gün hastaydım. Trafik ışığında hasta ve dalgın dalgın yürürken, araçlara yeşil ışığın yandığını görmeyip atılmışım yürümeye. E pantolonumun düğmelerini ilikliyordum. Kabul, meydandaki göbeğin içindeki çalılara işememeliydim. Hastaydım diyorum kaç kere diyeceğim, çalılıkların üstünde devlet başkanının heykeli varmış ne bileyim? Ama insan bu kadar utandırılmaz ki. MOBESE kameraları çekmiş resmimi. Manşet olmuşum. Hah! Çok da umrumdu. Herkeste var bendekinden. Ama burada kızdığım polisler değil, gazeteciler. Tutup yüzümü kapatacaklarına penisimi kapatmışlar. Kafalarına göre de bir manşet: ECELİ GELEN KÖPEK... Akılları sıra ironi yapıp beni afişe edecekler. Riyakarlar! Geçen sene öyle dememiştiniz ama. O fotoğrafımı koysaydınız ya. Yere göğe sığdıramamıştınız beni.
E Greenpeace örgütü üyeliğimi kabul etmeyince bağımsız bir aktivist olmaya karar vermiştim. O sene barış konulu eylemler modaydı. Hayır, ben pek takip etmem modayı ama o sene hırs yapmıştım işte. Greenpeaceçilerin hepsi avucunu yalamıştı. Uluslararası konferans için gelecek devlet başkanına yapılacak olası suikast için günlerce hazırlık yapmış, önlemler almışlardı. Hahay! Bana işlemez. Ayakkabı fırlatma yapılmıştı daha önce. Zaten yalınayak alınmıştık konferans salonuna. Ne attığımı söylemeyeyim şimdi. Ayıp kaçar. E benim de kendime göre bir ahlak anlayışım var sonuçta.
Haa ne diyordum? Kezzabı nerden buldun diyeceksiniz uzaylıya atacak. E kezzapsız gezmem ki ben. Takıntılıyım. Kezzaptan iyi ne çıkarır lavabodaki sümükleri? Bir kere, onun o fışır fışır halleri oldukça etkileyicidir. Oturup saatlerce seyret. Ne yapayım günbatımını.
O gün de yine elimde kezzabımla markete çekirdek almaya gidiyordum. Ödümü kopardı be! Önüme aniden çıkıverdi. İnsan öyle mi çıkar? İnsan demişim, anlayın işte... Uzaylı da olsa bu işin bir adabı var. Yavaşça insene dünyaya. Hiç mi Hollywood filmi izlemedin?
Neyse bu konudan daha fazla bahsetmek istemiyorum. Uykum var. Tekrar söylüyorum: hak etmişti. Az bile yaptım. İnsanlığın utanç müzesine koyacaklarmış boş kezzap şişesini. Kıçınıza sokun! Hah bunu da söylettiniz sonunda. Aaaa...
Süleyman
“kezzap, kimono, iguana, yosun, trafik ışığı, riyakarlık” herbirenk
Kezzap attım suratına. Oooh, iyi ettim vallahi. Siz olsanız benim yerimde, siz de atardınız, ne var ki bunda? Hepsine söyledim. Bütün uluslararası istihbarat örgütlerine... Hem de 100 kere. Belki de 1000... İlk günler saatlerce sorguladılar. İşkence ettiler. Dünyanın en azılı suçlusu olarak tutuklu olarak bekletiliyorum bu daracık hücrede. Ama neyse ki hücremde bir televizyon, sade bir yatak, tuvalet ve kitap var. Neymiş efendim iguana suratlı bir uzaylıya kezzap atamazmışım. Atarım ben. O da korkutmasaydı beni. Allah Allah!
Hem... hem, ben onu kimono giymiş, başına yosun koymuş bir çocuk sandım. E cadılar bayramında herkes öyle giyinir. Öyle değil mi? Mike mesela... Mini etekli ve elinde penis şeklinde bir enjektör olan hemşire olmuş ve maske takmıştı geçen seneki bayramda. Tamam tamam bunu duymak istemiyorsunuz. Ama bu absürd kıyafetleri anlatmazsam anlayamazsınız ki... Neden anlamak istemiyorsunuz beni? Daha Sherlyn’den bahsetmedim bile hiç. Hep hikayemin bu kısmına gelince susturuluyorum. Lanet uzaylı! Beter olsun! Erimişmiş... Yok DNA’sına, bokuna püsürüne bakacaklarmış da, bilim adına yazık etmişim de... Bana ne? Korktum attım can havliyle.
Bütün televizyonlar benim peşimde. CNN, tutup en çirkin resmimi kullanıyor haberlerde. Bir kere ben o gün hastaydım. Trafik ışığında hasta ve dalgın dalgın yürürken, araçlara yeşil ışığın yandığını görmeyip atılmışım yürümeye. E pantolonumun düğmelerini ilikliyordum. Kabul, meydandaki göbeğin içindeki çalılara işememeliydim. Hastaydım diyorum kaç kere diyeceğim, çalılıkların üstünde devlet başkanının heykeli varmış ne bileyim? Ama insan bu kadar utandırılmaz ki. MOBESE kameraları çekmiş resmimi. Manşet olmuşum. Hah! Çok da umrumdu. Herkeste var bendekinden. Ama burada kızdığım polisler değil, gazeteciler. Tutup yüzümü kapatacaklarına penisimi kapatmışlar. Kafalarına göre de bir manşet: ECELİ GELEN KÖPEK... Akılları sıra ironi yapıp beni afişe edecekler. Riyakarlar! Geçen sene öyle dememiştiniz ama. O fotoğrafımı koysaydınız ya. Yere göğe sığdıramamıştınız beni.
E Greenpeace örgütü üyeliğimi kabul etmeyince bağımsız bir aktivist olmaya karar vermiştim. O sene barış konulu eylemler modaydı. Hayır, ben pek takip etmem modayı ama o sene hırs yapmıştım işte. Greenpeaceçilerin hepsi avucunu yalamıştı. Uluslararası konferans için gelecek devlet başkanına yapılacak olası suikast için günlerce hazırlık yapmış, önlemler almışlardı. Hahay! Bana işlemez. Ayakkabı fırlatma yapılmıştı daha önce. Zaten yalınayak alınmıştık konferans salonuna. Ne attığımı söylemeyeyim şimdi. Ayıp kaçar. E benim de kendime göre bir ahlak anlayışım var sonuçta.
Haa ne diyordum? Kezzabı nerden buldun diyeceksiniz uzaylıya atacak. E kezzapsız gezmem ki ben. Takıntılıyım. Kezzaptan iyi ne çıkarır lavabodaki sümükleri? Bir kere, onun o fışır fışır halleri oldukça etkileyicidir. Oturup saatlerce seyret. Ne yapayım günbatımını.
O gün de yine elimde kezzabımla markete çekirdek almaya gidiyordum. Ödümü kopardı be! Önüme aniden çıkıverdi. İnsan öyle mi çıkar? İnsan demişim, anlayın işte... Uzaylı da olsa bu işin bir adabı var. Yavaşça insene dünyaya. Hiç mi Hollywood filmi izlemedin?
Neyse bu konudan daha fazla bahsetmek istemiyorum. Uykum var. Tekrar söylüyorum: hak etmişti. Az bile yaptım. İnsanlığın utanç müzesine koyacaklarmış boş kezzap şişesini. Kıçınıza sokun! Hah bunu da söylettiniz sonunda. Aaaa...
Süleyman
6 yorum:
teşekkür ederim kremkaramel:) ara verme bence yazma işine:) Serhat da yazacak mı, yoksa yalnız kalemşör mü kalacaksın?
yok yaa düello yalnız işe yaramaz.
Serhat yetişir arkadan. hatta yeni siparişler aldık, 2 öykü birden yazacak.
:) tamamdır:) bende yine bozmadım geleneği bi tane de ben yazdım:) ama acemi işi işte:)
ee nerede okuyabiliriz seninkini?
şimdi ekledim, http://herbirenk.blogspot.com/b/post-preview?token=UqtY2TQBAAA.PLtd1nJlyb8T8iZlRGpTaw.zL_FSVNY7lA1B0nW0oN1zg&postId=3460733117941807859&type=POST
yetiştim yetiştimde :D sizinki gibi olmadı amatörleştim iyice ben :)
Yorum Gönder