uzun süre oldu biliyorum ama pcm çöktü :(
İstanbul; hayatın
hızlıca akıp gittiği her gün başka olayların olduğu şehir. Buraya bu şekilde
gelmemeliydi. Planları vardı. Hayali istanbulda yaşayacakları balayıydı. Ama
daha evlenme teklifi esnasında yaşanmıştı bu berbat olay.
İki özel yetenekli ajanın evlenmesine asla izin verilmezdi.
O çok uğraşmıştı. Üst yetkili kişileri ikna etmek hiçte kolay olmamıştı.
Gerekli izinleri ve “evlenmelerinde mahsur yoktur” yazısını alması tam tamına 1
yılını almıştı. Bir yıldır aynı görev üzerine çalışmışlar sonunda kötü çeteyi
çökertmeyi başarmışlardı. Biri hariç hepsi yakalanmıştı. Korkunç cinayetler
işleyen çetenin kilit adamı çılgın ali lakaplı kişi.
Bütün işleri bittiğinde sevgilisi onu yemeğe çıkartmıştı.
Söz vermişlerdi. Bu yemekte bu sefer işle ilgili hiçbir şey getirilmeyecekti.
Yemek oldukça güzel geçiyordu. Ömründe yediği
en güzel karides karşısında sevdiği erkek ve her zaman ki gibi bir bardak
kırmızı şarap. Yemek esnasında çalan o hafif müzik onu dinlendiriyordu.
Gözlerini alamıyordu o mum ışığında oturan buğday tenli mavi gözlü
erkekten. “tatlım artık…” buğday tenli
erkek parmağını dudağına götürmüş susmasını istemişti. “bu an bozulmamalı”
küçük bir çıt sesi duyuldu masanın altından. Hafifçe kalkan kolu izledi
şaşkınlıktan gözleri yuvalarından çıkıcaktı az daha. Yüzüktü bu. Kocaman birde
taşı vardı üstünde. Buğday tenli erkek ayağa kalktı. İşte teklif geliyor dedi
içinden. Sonunda evlenicek bu hayattan uzakta mutlu olucaktı. Orkestraya küçük
bir işaret verdi çalan şarkı anında duygusal bir parçaya dönmüştü. Adam eğildi
ve “nedra sert. Benim biricik aşkım
Benimle ….” O an patlayan silahla her şey değişmişti. Restoran da bulunan
herkes çığlık atıyor masaların altlarına girmeye çalışıyordu. Koşuşturan
garsonlar bir birini ezerek kapıdan çıkan diğer insanlar sanki her şey anında
ağır çekime bürünmüştü.
Beyaz elbisesine bulaşan kan umrunda değildi. Buğday tenli
sevgilisinin yanında diz çökmüştü. Ağlayamıyordu. Sadece boynunda oluşan
delikten akan kana aldırış etmeden onu sarmalıyordu. Öpüyordu. Gözlerindeki
ışık gidene kadar o şekilde beklemişti. Ambulans ve polis ekipleri gelene kadar
o şekilde kalmıştı. Cesedi elinden aldıklarında tamamen ruhsuzdu. Hiçbir
tepkisi hiçbir ağlama belirtisi olmamıştı. Ambulanstakilerin sadece muayene etmesini
izlemişti. Daha sonra diğer ekip gelmişti. Kendi ekibi. Polislerle görüşme
yapan arkadaşı steve elde ettiği
bilgileri not alarak Nedrayı arabaya bindirmiş ekip ana binasına götürmüştü.
“Seninde peşindeler nedra kimliğini değiştirip seni buradan
göndermemiz gerek. Bu göreve başkasını atamalıyız.” Nedra sadece başıyla
onayladı. “eve gitmek istiyorum” dedi. Steve peki diyerek onu evine götürdü.
Nedra kapıdan içeri girdiğinde aklında tek bir şey vardı.
Çılgın aliyi nasıl yok edebilirdi. Yok etmek değildi amacı. Ona işkence
etmekti. Şuan hissettiği tek şey buydu çünkü. Üstündeki kanlı elbiseyi
değiştirip duş aldı. Hızlıca alt kata bodruma iniş yaptı. Rafların arasında
eski bir konserve kutusunu kaldırıp altındaki düğmeye bastı. Konserve kutusunu tekrar aynı yere koydu.
Duvara yaklaştı ve küçük bir deliğe parmağını sokup kapağı açtı. Çam yüzeye
elini koydu. Işıklı tarama yapıldıktan sonra “nedra sert giriş onaylandı”
sesini duydu. Yandaki açılan kapıdan girdi. Daha önceki çalışmalarına devam
etmesi gerekiyordu. İntikamını alıcaktı.
Bilgisayara birkaç tarama ve birkaç dna örneği girmişti. Ama hiç bu
şekilde arama yapmamıştı. Taramayı başlattı. Adres çıkmıştı işte şimdi intikam
zamanıydı.
Silah dolabının şifresini yazdı. Gerekli donanımı vardı. Tek
eksik olan sahte kimliklerdi.
Savunma şirketinin yeni programladığı bilgisayara oturdu. Küçük
bir flash patladı. Fotoğraf hazırdı. Kimlik bilgilerini girdikten sonra orijinal
kayıt edilebilirliği onaylayarak baskıyı aldı. Artık kimliği de hazırdı.
“nedra nerdesin?” telefondaki eski ortağı telaştan deliye
dönmüştü. Saatlerce cevaplanmayan ve kapalı olan telefonuna ardı ardına
mesajlar geliyordu. “ajan nedra lütfen konumunuzu en kısa sürede bildiriniz”
mesajlarını saymadan silmişti. Eski ortağını arayarak “şuan türkiyeye giriş
yaptım çetenin son üyesinin saklandığı yeri buldum. Cevap yıllardır gözümüzün
önündeydi tanrım nasıl bu kadar kör olabilirim?”
“nedra ne saçmalıyorsun? Çabuk buraya geri dönmelisin bir
gelişme oldu.” ses aceleciydi. Bilgisayara bir şeyler giriyordu. “yerimi mi
bulmaya çalışıyorsun? İstanbuldayım. Ayrıca kapatmam gerek ben sana ulaşırım en
kısa sürede.” Telefonu kapatıp çantasına koydu. Görevliye giriş pasaportunu
gösterdikten sonra onay aldı ve dışarı
çıkıp “taksi” diye seslendi.
*******
Nedranın telefonu kapalıydı. Eski ortağını çok iyi tanırdı
biri canını yatkımı pantere dönerdi. Kocasının öldürülmesi bu olayla bağlantılı
olması da onun hedefe çok çabuk gitmesini sağladı. Oysa gerçekleri bilmiyordu. Arkasından
bir oyun çevriliyordu farkında değildi.
Nedra kriz kadınıydı. Şirket onu hep kötü görevlere
göndermişti. Bunun altından da iyi bir şekilde kalkmıştı. Çözülemeyen cinayetler
olayına ilk atandığında çetenin içine girmiş çifte ajanlık yapmıştı. Elde edilenden
kat ve kat fazla bilgi edinerek çok yararlı eleman haline gelmişti ve her
zamanki gibi olayı kaynağından çözmüştü. Elinden sadece bir kişi kurtulmuştu. Şimdi
oda eceline susamıştı. Nedranın bir kez canı yandı mı kimse elinden
kurtulamazdı.
Nedra oteline yerleştiği gibi yatağın üstüne valizini
boşalttı. Laptopundan otelin wiriless hattına bağlandı. Ayağa kalkarak camdan
dışarı baktı. Kalabalık bir akşamdı. İstanbulu seviyordu. Her saat her daim
etrafta bir kalabalık vardı. Kalabalık en iyi saklanma yoluydu. Bir ajan
avlanmaya gelmişti. Saat hızla hedefe ulaşması için ilerliyordu.
Sabah erken kalkıp otel lobisine indi nedra. Anahtarını bıraktı
ve “temizlik yapılmasını istiyorum ve birde yemek salonunda cam kenarı
manzaralı bir masada rezervasyon istiyorum”
“eşinizlemi?” dedi genç çocuk. “hayır tek başıma olucam” dedi
nedra. Çoz az kalmıştı her şeye.
“alo nedra nerdesin?” nedra eski ortağının telaşlanmasını
anlıyordu. “uydu bağlantını aç buraya bir verici koyuyorum. Eğer bana bişey
olursa…” dedi yutkundu nedra “kocamın yanına gömülmeyi istiyorum” dedi karşıda
bir sessizlik oldu. “kayıt altına aldım nedra. Tek başınasın biliyorsun. Yer sinyalini
aldım. 2 saat içinde bana geri dönmezsen şirkete haber vericem. Bol şans nedra”
Telefonu kapattıktan sonra terk edilmiş limana girdi. sağda
ve solda dolaşan 4 kişi saymıştı. Karanlık ortamda sessizce hareket etmek kadar
zor olanı yoktu. Ya gürültülü patırtılı gelicekti yada yavaş yavaş. Sağa doğru
sessizce yol aldı nedra. Kalp atışları hızlanmıştı. İlk adamın arkasından
yaklaşarak eliyle kafasını tuttu. Ve ters çevirdi. Çıt sesi gelince yavaşça
yere bıraktı cesedi. Üstündeki telsizi aldı. Kendine bağladı ve ilerlemeye
devam etti.
Telsizdeki konuşmalar arka kapıya doğru diğer adamların
ilerlediklerini bildiriyordu. Oda ön kapıdan girecekti demek ki. Küçük susturuculu
silahını çıkardı küçük sırt çantasından. Kapıyı açtığı gibi 3 adamla
karşılaştı. 3ününde kafasından vurdu. Üst kata çıkarak ana holden sessizce
geçti. İçeride inlemeler vardı. 4 adet doktor ellerinde kırmızı kan
torbalarıyla bir odadan diğer odaya giriyorlardı. Anlaşılan çılgın ali işlerine
devam ediyordu. Sessizce odanın birine girdi. Gördüğü manzarayla dondu kaldı. 4
kişi elleri kolları sedyeye bağlanmış bir şekilde bekliyordu. Onları şimdi
kurtaramazdı bu çok dikkat çekerdi. Diğer odaya girdi. sesler yan odada artmıştı.
Nedranın kalbi daha hızlı çarpmaya başlamıştı.
“efendim organlar nakil için hazır hale geldi. Geminize
yükledik.” Dedi doktor. Ses tok ve sertçe “çok güzel” dedi. Nedranın öfkesi
kabarmıştı. Hızlıca odaya girdi 2 doktor ve çılgın ali onu görmüştü. Elinde silahla
doktorları etkisiz hale getirdikten sonra çılgın alinin eline ateş ederek
silahın düşmesini sağladı. Nedra hedefe ulaşmıştı. “kocamı öldürdün şimdide ben
seni öldürücem” arkasındaki adamı fark edememişti nedra. Başındaki acıyı ve
yerin soğukluğunu hatırlıyordu şimdi.
Soğuk bir yerde aniden uyanmıştı. Küçük bir acı hissediyordu
kafasında. Elleri kolları ve ağzı bağlıydı. Nerde olduğunu bilmiyordu. Depo gibi
bir yerdeydi. Işıklar açıldı aniden. 3 adam ve çılgın ali ellerinde küçük
kutularla aşağı doğru iniyorlardı. “seni yanımıza alamayacağımız için özür
dileriz tatlım. Gemimde ajanlara yer yok ama sandalyen ile deniz yolculuğuna
bayılacağına eminim” dedi gülerek. Sandalyenin iki ayağına baktı o an nedra. İple
bağlanmış ve ipte denize doğru gidiyordu. Motor çalıştı o an. Yavaş yavaş ses
yükseliyordu. Nedra çözüm yolu arıyordu ama bağlı kaldığı yerden nasıl
çıkabilirdi ki? Jet yavaş yavaş ilerliyordu. İpte ona orantılı olarak kısalmaya
başlamıştı. Nedranın zamanı yoktu. Sandalye devrildi. İşte nedra denize doğru
gitmeye başlamıştı. Güvertedeki adam gülmeye başlamıştı. Sandalyeyle hızla denize
doğru giderken önce ip koptu. Sonrada büyük bir gürültüyle jet havaya uçmuştu. Ömründe böyle patlama görmemişti nedra. Arkadan
koşan adam onu sarmalamış ellerindeki bantları çözmeye başlamıştı. Ona bakınca
o buğday tenli mavi gözlü adamı görmüştü. “sen sen sen?” diye tutulmuştu nedra.
Sevdiği adam hayatının aşkı sapa sağlam yaşıyordu. Şok geçirmişti. O an baygın
düşmüştü.
Gözünü açtığında eski ortağı ve sevgilisi onun başındaydı. “ben…
sen..?” diye yarım yamalak konuşuyordu nedra. Sevgilisi araya girdi hemen “şirket
bizim tehlikede olduğumuzu gördü ve düzmece bir ölüm programlamamızı istedi. Çılgın
ali buna tesadüfen uydu. Ama tatlım sen sen bunu başardın. Artık önümüzde engel
kalmadı” gülse miydi ağlasa mıydı
bilmiyordu. Tek bildiği şuan huzurlu olduğu.
Hava hafif güneşliydi. Bütün davetliler hazırdı. Hayatının en
mutlu günü işte şimdi başlıycaktı. Müzik
başladı ve damatla beraber yürümeye hazırlandılar. Her şey çok güzeldi. Nikah merasiminin
son noktası geliyordu işte. İkiside evet dediler ve “bende sizi karı koca ilan
ediyor ve onur duyuyorum” diyerek
noktayı koymuştu.